Arapça Dersleri Meful-u Mutlak
MEF’ÛL-İ MUTLAK
Fiilin manasını te’kit etmek (pekiştirmek), nev’ini (çeşidini) ya da fiilin kaç kere işlendiğini göstermek üzere sayısını bildirmek için fiille aynı kökten gelen mansûb masdara mef’ûl-i mutlak denir.
a) Fiilin manasını te’kit (pekiştirmek) için fiilden sonra ve onun kökünden getirilen mansûb (fethalı) masdar müfredtir. Tercüme edilirken; “..öyle, öyle ki, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice,” manaları verilir:
لَعِبَ خاَلِدٌ لَعِباً.
|
Hasan öyle bir oynadı ki.
|
يَشْرَبُ الطِّفْلُ اللَّبَنَ شُرْباً.
|
Çocuk sütü öyle bir içiyor ki.
|
يَأْكُلُ الْوَلَدُ الْفاَكِهَةَ أَكْلاً.
|
Çocuk öyle bir meyve yedi ki (öyle çok yedi ki) .
|
كَلَّمَ اللَّهُ مُوسَى تَكْلِيماً.
|
Allah gerçekten (kesin olarak) Musâ ile konuştu.
|
b) Fiilin nev’ini (çeşidini) belirtmek için gelen mef’ûl-i mutlak genellikle isim veya sıfat tamlaması halinde olur. Tercüme edilirken “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam.. diye çevrilir.
يُسَلِّمُ الْغُلاَمُ سَلاَمَ الْجُنْدِيِّ.
|
Çocuk asker selamıyla selam veriyor (asker gibi selam veriyor) .
|
مَرَّ الْقِطاَرُ مَرَّ السحاَبِ.
|
Tren bulutların geçişi gibi geçiyor.
|
جَرَى خاَلِدٌ جَرْياً سَرِيعاً.
|
Hâlit hızlı bir şekilde koştu.
|
فَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحاً.
|
Allah’a samimi bir tevbe ile tevbe ediniz (Tahrim, 8).
|
c) Fiilin sayısını belirtmek için gelen mef’ûl-i mutlak o işin kaç defa yapıldığını belirtir. Tercüme edilirken de kere, defa şeklinde çevrilir. Arapça’da tekrar isminin yapıldığı kalıp daha önce masdar-ı binâ-i merre konusunda işlediğimiz gibi (فَعْلَةً) kalıbıdır. Fiilin sülâsi kök harfleri bu kalıba sokulur.
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكْلَةً.
|
Ali bir defa yedi.
|
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكْلَتَيْنِ.
|
Ali iki defa yedi.
|
أَكَلَ عَلِيٌّ ثَلاَثَ أَكَلاَتٍ.
|
Ali üç defa yedi.
|
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكَلاَتٍ.
|
Ali defalarca yedi.
|
ضَرَبَنِي ضَرْبَةً.
|
Bana bir defa vurdu.
|
ضَرَبْتُهُ ضَرْبَتَيْنِ.
|
Ona iki defa vurdum.
|
Sıfat eklenerek de yapılabilir:
ضَرَبَنِي ضَرْبَةً شَدِيدَةً.
|
Bana şiddetli bir vuruşla vurdu.
|
ضَرَبْتُهُ ضَرْبَتَيْنِ شَدِيدَتَيْنِ.
|
Ona iki şiddetli vuruşla vurdum.
|
Tarz ismi فِعْلَةً kalıbıdır:
ضِحْكَةً
|
gülme tarzı
|
يَضْحَكُ
|
ضَحِكَ
| |
خِلْقَةً
|
yaratma tarzı
|
يَخْلُقُ
|
خَلَقَ
| |
مِشْيَةً
|
yürüme tarzı
|
يَمْشِي
|
مَشَى
| |
مَشَى عَلِيٌّ مِشْيَةَ اللِّصِّ.
|
Ali hırsızın yürüyüşü gibi yürüdü (hırsız gibi yürüdü).
| |||
(مَرَّةً) (kere, defa) kelimesi de mef’ûl-i mutlak olur.
قَرَأْتُ مَرَّةً.
|
Bir kere okudum.
|
*Aynı cümledeki mef’ûl-i mutlak kendi fiilinin masdarından yapılır. Aşağıdaki durumlarda ise bu kaidenin dışına çıkılır:
a) Aynı manaya gelen masdarlarda;
قَعَدْتُ جُلُوساً.
|
Öyle oturdum ki (çok oturdum) .
|
b) Aynı kökten olan değişik masdarlarda;
اِصْطَبَرْتُ صَبْراً.
|
Çok sabrettim.
|
Not: Çoğu zaman rubâî fiilin masdarı yerine sülâsi fiilin masdarı tercih edilir:
ساَفَرْتُ سَفَراً مُتْعَباً.
|
Yorucu bir yolculuk yaptım.
|
c) Çeşit ve sayı bildirerek mef’ûl-i mutlakın yerini tutan isimlerde;
نَصَحْتُهُ مَرَّتَيْنِ.
|
Ona iki defa nasihat ettim.
|
قُلْتُ لَكَ أَلْفاً.
|
Sana bin kere söyledim.
|
قاَبَلْتُهُ عِدَّةَ مَرَّاتٍ.
|
Onunla birkaç kez görüştüm.
|
أَكْرَمْتُ الضَّيْفَ ذَلِكَ الْإِكْراَمَ.
|
Misâfire bu şekilde ikram ettim.
|
d) Bazen mef’ûl-i mutlakın hazfedilip sıfatının onun yerine geçtiği durumlarda;
فَكَّرْتُ فِي هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ كَثِيراً.
|
Bu mesele hakkında çok düşündüm.
|
(فَكَّرْتُ فِي هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ تَفْكِيراً كَثِيراً)
| |
اُذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْراً كَثِيراً.
|
Allahı çok zikredin (Ahzâb, 41) .
|
e) (كُلُّ – بَعْضُ – أَيُّ ) kelimelerinin masdara muzâf olduğu durumlarda;
أُساَعِدُ عَلِياًّ بَعْضَ الْمُساَعَدَةِ.
|
Ali’ye biraz yardım ediyorum.
|
تَرَكْتُهُ كُلَّ التَّرْكِ.
|
Onu tamamen terkettim.
|
يَجْتَهِدُ الطُّلاَّبُ أَيَّ اجْتِهاَدٍ قَبْلَ الْاِمْتِحاَنِ.
|
İmtihandan önce öğrenciler yaman çalışırlar.
|
O zaman (كُلُّ – بَعْضُ – أَيُّ ) kelimeleri mef’ûl-i mutlak olarak mansûb gelir
*Fiili hazfolmuş semâî (duyularak bilinen) mef’ûl-i mutlaklar da vardır:
شُكْراً.
|
Teşekkür ederim.
| |||||||
سُبْحاَنَ اللَّهِ
|
Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim.
| |||||||
لَبَّيْكَ.
|
(Davetine uyup) sana geldim
|
حَقاًّ.
|
gerçekten
| |||||
جِداًّ.
|
çok
|
رُوَيْداً.
|
yavaş
| |||||
أَيْضاً.
|
..de, da
|
حَمْداً.
|
Allah’a hamd olsun
| |||||
مَثَلاً.
|
mesela, (misal veriyorum)
|
هَنِيئاً.
|
afiyet olsun
| |||||
عَفْواً.
|
afedersin
|
سَمْعاً وَ طاَعَةً.
|
başüstüne
| |||||
Örneğin ilk iki cümlenin hazfolmuş fiilleriyle birlikte aslı şöyledir:
شُكْراً.
|
Teşekkür ederim.
|
(Hazfolmuş fiiliyle aslı: أَشْكُرُكَ شُكْراً)
| |
سُبْحاَنَ اللَّهِ.
|
Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim.
(Hazfolmuş fiiliyle aslı: اُسَبِّحُ سُبْحاَنَ اللَّهِ)
| ||
OKUMA PARÇASI
كاَنَتْ ساَرَةُ مَشْغُولَةً بِقِراَءَةِ الْكِتاَبِ. عُنْواَنُ الْكِتاَبِ الَّذِي قَرَأَتْهُ ساَرَةُ "نِساَءُ النَّبِيِّ " وَ يَتَحَدَّثُ ذَلِكَ الْكِتاَبُ عَنْ زَوْجاَتِ النَّبِيِّ (ص). كاَنَتِ الْمَرْأَةُ تُعاَمَلُ فِي الْجاَهِلِيَّةِ مُعاَمَلَةً سَيِّئَةً. كاَنَ الرَّسُولُ يُعاَمِلُ الْمَرْأَةَ مُعاَمَلَةً حَسَنَةً . لَقَدْ عَلِمَتْ ساَرَةُ مِنْ ذَلِكَ الْكِتاَبِ أَنَّ زَوْجاَتِ النَّبِيِّ (ص) كُنَّ عَظِيماَتٍ ، كَماَ أَدْرَكَتْ أَنَّ النَّبِيَّ كاَنَ عَظِيماً داَخِلَ بَيْتِهِ وَ خاَرِجَهُ.
Tercüme:
Sâra kitap okumakla meşguldü. Sâra’nın okuduğu kitabın adı “Peygamber’in Hanımları”dır ve bu kitap Peygamber’in zevcelerinden bahsetmektedir. Câhiliyede kadına kötü muamele ile muamele ediliyordu. Peygamber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder